Yaşı 30′un üstünde olan diğer arkadaşlarım ise “emo” kelimesini ilk kez benden duyuyorlardı.
Biraz anlatınca “haa şu punk’çılar..” dedi çoğu:
“Umarım benimkiler benzemez bunlara. Gerçi sen şimdi anlattıkça, arkadaş çevrelerinde buna benzer insanlar var, ister misin bizim oğlan da emocu olsun… Offf..”
Ne zamandır varlar da benim merakım son aylarda başladı. Bilmem büyük şehirlerde veya internette dikkatinizi çekiyor mu; saçlarıyla suratını kapatan, daracık kot giyip parlak kemerler takan, ayaklarda converse, dudaklarda piercing, gözlerde makyaj yapan gençler…
Ben de başta bunları “punk” sanıyordum, ne kadar cahilmişim. Biraz araştırınca anlıyorum ki bu gençlik başka bir akımın temsilcileri.
Şimdi görüyorum ki “emo” öğrenilesi ve paylaşılası bir durum. [İtiraf ediyorum, çok da keyif aldığım bir süreç yaşadım.]
Emo ingilizcede “emotional” dan türemiş, bunda herkes hemfikir de, tanımı konusunda çok farklı görüşler var. [Sesli sözlük bile "emo" için "kendine zarar veren metal dinleyen kişilik" demiş!]
Daha çok kabul gören tanım ise; “emotional hardcore.”
Bir fikrin en merkezinde olma ve onu sonuna kadar, hem de çok sıkı savunmak eğer ‘hardcore’un açıklaması ise, “emotional hardcore” için de; duygusallığı hayatının merkezine koyan, onun sunduklarını sınır tanımaksızın yaşamak diyebiliriz.
“Duygusallıkta uç nokta.” gibi bir şey.
Kısaca EMO işte!