PERİŞAN SOFRA
Öldü; ne rüzgârlar girdi içeri,
Ne bir kuş havalandı pencereden.
Öldü; kimse görmedi melekleri;
Sorma nasıl habersiz gitti giden.
Bir uzun sefere çıktı, diyorlar;
Gemiyi gören var mı? Hani deniz?
Sen gittin, soframız oldu tarumar;
Doğan günü yadırgıyor hâlimiz.
GARİPLİK
Babam kırdı beni ilk önce babam
Dosttan gördüm kahrın daniskasını
Nankör çıktı iyilik ettiğim adam
Sevdiğim kız da savdı sırasını
Bendim hayal üstüne hayal kuran
Gözüm kapalı olduğu zamanlar
Benim başımı taştan taşa vuran
Sandığım gibi değilmiş insanlar
Garibim dünyada garip nafile
Gelse boynuma dolansa da bahar
Kendi hoş kendi masum sesinizle
Siz söyleyin garipliğimi kuşlar
NEDEN SONRA..
Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın.
Yâr olsun, dost olsun, ne arıyorsun,
adresi belli mi vefasızlığın?
Aşk,dostluk!.. Hepsi dökülür yapraklar!
Çıplak bir ağaç durgun suda aksın.
Yalnızlık dediğin hayatta başlar;
Kabir boyunca devam etmek için.
GİDİYORUM
Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde
Kavrulup gidiyorum.
Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde
Savrulup gidiyorum
Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine
Atlayıp gidiyorum.
Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine
Katlayıp gidiyorum.
Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri
Görünüp gidiyorum.
Ne belli yerim var, ne de sevdiğim biri
Sürünüp gidiyorum.
Cahit Sıtkı TARANCI